UTANIYORUM

UTANIYORUM

“…/ Özde ben bir insan olmaya geldim/
…/Serimi meydana koymaya geldim/…”

Nimri Dede

Utanması olmayan kişiden korkarım! …

Temel soru şu : Utanmak nedir ve insan ne zaman, hangi durumda/ durumlarda utanma duygusu içinde olur/ olmalıdır? Utanma salt bir duygu mudur, yoksa bir bilinçlenmenin sonunda kazanılmış akılcı bir eylem midir? Utanma ile bireysellik ve toplumsal ortak yaşam arasında bir ilişki kurulabilir mi? Utanma ile insanlığın toplumsal ve bireysel evrimi/ gelişimi arasında bağ var mıdır?

AHLAK – BİLİNÇ – SORUMLULUK – UTANMA İLİŞKİSİ
1.
 İnsan, antropolojik olarak tek başına yaşayamayan bir türdür. Topluluklar biçiminde yaşarken evcilleşir, sosyalleşir. İnsanın evrimleşme süreci, O’na tüm evrende geçerli olacak iki anahtar vermiştir: “Bilinç” ve “sorumluluk“!
Bilinç, farkındalığı/ düşünmeyi/ sorgulamayı doğurur. Sorgulamak, gerçeği aramak/ yaşamın anlamını sorgulamaktır. Sorgulama evrimsel gelişimine paralel olarak, kişinin omuzlarına yaptıklarından/ yapmadıklarından/ yapamadıklarından dolayı sorumluluk gibi ağır bir yük yükler. Sorumluluk duygusu, bireyin gelişiminin en önemli parçasıdır. Yerine getirilmeyen sorumluluk, o bilince sahip bireyde kendisiyle hesaplaşmaya dönük bir duygu uyandırır: UTANMA.

2. “İnsanlaşma” süreci, hem türdeş, hem de bireysel olarak incelenmelidir: İnsan türü, süreç içinde insanlaşır. Tür insanlaştıkça, onu oluşturan bireyler insanlaşma yolunda ilerler.
İnsan türü 2,5 milyon yıldır evrimleşerek gelişiyor. Biyolojik ve sosyolojik evrimsel gelişim, insanı kendisi ve evrenle daha barışçıl, uyumlu, duyarlı duruma getirdi/ getiriyor. İnsan, bu gelişim sürecinde kendisine ve dünyaya ilişkin “değerler” biriktiriyor. Değerlerin toplamı “toplumsal” ve “evrensel” “ahlak” olarak iki boyutta ortaya çıkmaktadır.
Birey, bir insan türünün çocuğu olduğu için insan olamaz, kanımca. Birey kendi kişisel gelişimi ile evrensel değerleri içselleştirip, düşünce ve eylemlerinde gösterebildikçe insanlaşır. Toplum içinde yaşayan bireyin, bireysel bilinci ve sorumluluk duygusu geliştikçe, kazanılmış değerlere bağlı olarak, utanma duygusu öne çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken, “değerler” toplumsal, “bilinç-sorumluluk-utanma” bireyseldir.

3. Belli bir toplumda belli bir dönemde geçerli olan ahlak değildir burada söz konusu olan. Aslolan toplumların evrensel anlamda insani değerlerinin birikimleri sonucu oluşan, etik değerler toplamı olan evrensel ahlaktır. Bireylere, insani davranışlarında bir kutup yıldızı gibi karanlık gecede yol gösteren bu ahlaktır.
İçinde gelenek ve görenekleri barındıran töreye dayalı toplumsal ahlak elbette önemlidir. Ancak zaman zaman üretim biçimine de bağlı olarak, o coğrafyanın kısır döngüsü içinde oluşan göreneklerin belirlediği kimi davranışsal kalıplar, insanlığın gelişimi ile ters ya da uyumsuz olabilir. (Kan davası, töre cinayetleri, kızların sünnet edilmesi, vb.) Bu gibi durumlarda töreye karşı gelmektir, evrensel ahlak.
İşte, törelerden toplumsal ahlaka, oradan evrensel ahlaka uzanan insanın gelişim çizgisinde, kişinin kendisini insan olarak geliştirebilmesi, bilinç ve sorumluluk kazanabilmesi de “bireysel ahlak“tır.

4. Utanmak, bireysel ahlakın gerektirdiği bilinçle, sorumlulukları yerine getirmemekten ya da getirememekten doğar!
Utanma, gerçekleştirilen bir düşünceden ya da eylemden olabildiği gibi, yapılmayan bir düşünceden ya da eylemden de ortaya çıkabilir.

Utanma “sorumluluk” açısından üçe ayrılır:
i) Birey kimliğiyle kendi,
ii) sosyal aidiyet kimliğiyle ait hissettiklerinin,
iii) insan olma kimliğiyle diğer insanların,
yaptığı ya da yapmadığı düşüncelerden/ eylemlerden doğan sorumluluklar, nedeniyle utanma.

UTANMAK, İNSAN OLMAKTIR
5.
Birey olarak kendisinin yaptığı ya da yapmadığı düşüncelerden/ eylemlerden doğan sorumluluklar nedeniyle, utanma:
Dağdaki kütükten, maun ağacından oyma en görkemli mihraba dönüşme derdinde ve kaygısındaysak, ufkumuz geniş/ bilincimiz açık/ sorgulamamız derinse, bir o kadar insan olma sorumluluğumuz gelişiyor demektir: Utanmayı öğreniriz…
Toplumun zamanın süzgecinden damıtılmış bilgeliği “edepli” olmayı öğretir: Utanmayı öğreniriz…

Bazen, kişi en hakkı olanı dile getiremez, serde annelik/ babalık/ erkeklik/ kadınlık/ delikanlılık/ vb. vardır, söyleyemez, utanırım!
Kişi kimi durumlarda, ailesi/ sevgilisi/ kardeşi/ dostu/ arkadaşları/ günlük yaşamda iletişim içinde olduklarına karşı bilerek ya da bilmeyerek kaba davranabilir. Karşısındakini üzebilir. Söyleyemez karşıdaki de kırıldığını. Bilirsem, utanırım!
Onur kırıcı değilse karşıdaki, uzatılmış el sıkılmazsa, utanırım!
İlgilinin duymasında sakınca varken arkasından konuşuluyorsa dedikodu yaparak, yaparsam utanırım, söylersem utanırım, söylenilen ortamda bulunursam utanırım!
Kimileri vardır ki, gücü/ yetkisi/ yaşı ile ezer karşıdakini, yaparsam utanırım, duyarsam utanırım!
Kimileri vardır, sözüyle/ duruşuyla/ davranışıyla çevresini zora sokar, yaparsam utanırım!
Akıl-yürek birlikteliğine dayanması gereken dostluk/ kardeşlik ilişkisi çıkara dayanırsa, insanlık zedelenir, yaparsam utanırım!
Görgüsüzlük, insan erdeminin en zayıf halkalarından biridir, yaparsam utanırım!
Varsılken yoksulun gözüne batmak, insan olmanın hamlığıdır, yaparsam utanırım!
Kişi erdemini korumalı/ geliştirmeli, utanılacak şeyler yapmamalı, davranışlar iyiden-doğrudan-güzelden yana olmalı denir, ham demir böyle çelik olur, aksini yaparsam utanırım!
Söz verilir, ağızdan çıkınca namustur. Öne çıkılır göreve talip olunur. Yapamazsam utanırım!
Öyle sözler/ davranışlar vardır ki, konumuma/ kendime yakıştıramam, yaparsam utanırım!
Kişinin hırsı, aklının ve yeteneğinin önüne geçerse, küstahlığı çevresine zehir saçar, yaparsam utanırım!
Kişi bencilleşmeye görsün, çevresini kullanır, kabalaşır, kırar dokunduğunu, yaparsam utanırım!
Kişi gençken utanacağı şeyler yapmamalı, yaşlılıkta tabağına konur. Önüme gelirse, utanırım!
Kişi asıl yaşlıyken utanacağı şeyler yapmamalı, tüm ömür heder olur, yaparsam utanırım!
Kişi yaşının gereğince davranabilmeli. Ne yıllar boşa akmalı, ne saçlar boşa ağarmalı, güneşte meyvenin olgunlaşması gibi, yaşanmışlıklar da bilgeleştirmeli kişiyi. Yaşımla olgunlaşamadıysam, utanırım!
Tüm bu sorumluluk bilinci ve kaygısındayken, dar kalıplı törelere takılıp kalmamalı kişi. Utanma adına yaşam ertelenmemeli, boş geçmemeli yaşam. Gülmesi eksik olmamalı. “Keşke”li bir ömür yerine, “iyi ki”lerle dolu günler yaşamalı. Gülmesi eksik, keyfi az, “keşke”si çok bir ömür sürersem, hayıflanırım, utanırım!

6. Sosyal yaşamda başkasının/ başkalarının yaptığı/ yapmadığı düşüncelerden/ eylemlerden doğan sorumluluklar nedeniyle, utanma:
Bütün kültürlerde, kişi çevresindeki başkalarının yaptıklarından da kendini sorumlu sayar. (Günümüzde kapitalist üretim biçiminin getirdiği bağımsız/ aidiyetsiz bireysellik tartışılmakla birlikte, geçerliliği kuşku götürür). Kişi bir kimlik aidiyeti duyarak kendini ifade ettiği kurumsal yapılara karşı kendini sorumlu sayabilir. Başkalarının yaptıklarından utanırım!
Aileden birinin toplumsal hoşgörüye aykırı bir söylem ve eylemi, kişiyi bağlayabilir. Evrensel normlara göre yapılması gereken yapılmazsa, yapmayan başkası kadar söz konusu birey de etkilenir. Omzuna sorumluluk, bilincine hüzün gelir, ailemden yapmayan olursa, utanırım!
Bir parçası olunan örgüt yönetimi eğer amacına aykırı genel geçer yanlış yaparsa, tüm örgüt üyeleri sorumluluk duyarak etkilenir. Üyesi olduğum örgütler yanlış yaparsa, utanırım.
Bazen salt düşüncede/ eylemde desteklenen kişi ya da kurumlar etik değerlere aykırı davranırsa, destekleyen birey etkilenir. Başıma gelirse utanırım!
Birey sosyal çevresinden de kendine sorumluluk alarak, onların davranışlarını yüklenmek zorunda kalabilir. Kimi kez çevremin etik değerlere aykırı davranışlarından utanırım!

7. İnsan olarak, salt bu kimlikle, herhangi bir yerde yapılan/ yapılmayan düşüncelerden/ eylemlerden doğan sorumluluklar nedeniyle utanma:
Bireyin, yaşadığı kente hemşerilik/ ülkesine yurttaşlık/ dünyaya insanlık bağı ile bağlı olarak sorumlulukları vardır. Çağdaş bireyin, insan olmaktan kaynaklanan insanlığa karşı sorumlulukları vardır. Bu bir aydın olma sorumluluğudur. Ve aydınlar tanımadıkları kişilerin umarsızca yaptıklarından utanır…
Yaşadığım kentin insan eli ile kirletilmesine/ imarının bozulmasına/ trafiğinin hoyratlığına/ insanının umarsız-çıkarcılığına şaşarak, utanıyorum.
Gelir dağılımında yoksulların çaresizliğine bakıp utanıyorum.
Dünyanın herhangi bir yerinde açlık olgusunun varlığına utanıyorum.
Vahşi kapitalizmin, bireyi ezen eşitsizliğine utanıyorum.
Doğanın katledilmesine izin veren sorumludan, doğayı katleden hoyrat çıkarcıdan, sessiz kalan ilgililerden utanıyorum.
Hayvanların işkence görmesine olanak tanınmasından/ yapanların varlığından utanıyorum.
Muktedir olanların, çoğunluğu aldatmasından kaygılanıyorum, zarar vermelerinden korkuyorum, utanıyorum.
Ülkemde ve dünyanın herhangi bir yerinde politik acılardan kaygı duyuyorum, utanıyorum.

İşkence insanlık suçudur: “… Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi…” (Uğur MUMCU, Sesleniş, Cumhuriyet Gazetesi, 25.8.1975). Dinmeyen bir yürek burukluğuyla, kabaran bir öfkeyle yapanları lanetliyorum, insanlık adına utanıyorum.
İnsan olmanın çıtasını, “din kardeşliği” kabul edip bununla övünenler, başka dinden olanları katletmeyi doğal sayıyorlar. Laik demokratik parlamenter sistemi içselleştiremeyenler insanlık suçu işlemeye devam ediyorlar. İnsanlık adına utanıyorum!

8.
Utanmak hamlıkları yontmaktır!
Utanmak iç hesaplaşmadır!
Utanmak bilinçtir!
Utanmak farkındalıktır!
Utanmak sorgulamaktır!
Utanmak sorumluluktur!
Utanmak erdemdir!
Utanmak insan olmaktır!

Yrd.Doç.Dr.Mustafa ŞANLI

MERAKLISINA SÖZLÜK:

Türk Dil Kurumu, (1983), TÜRKÇE SÖZLÜK, (7.B), Ankara: TDK Yayınları, 505/1.

Utanmak: Onursuz sayılacak ya da gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak (2. Sıkılmak, 3. Çekinmek).
Utanç: Utanma duygusu, hicap.
Utanmaz: Utanması olmayan, sıkılmaz, yüzsüz, arsız.
Utanmazca: Utanmaksızın, utanmaz bir biçimde (yapılan).
Edep: Toplum töresine uygun davranma, incelik.
Ahlak: 1. (a. Ar.) Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları. 2. (fel.) Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını saptayan ve inceleyen bilim. 3. İyi niyetler, güzel huylar.
Gelenek: Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar. Anane.
Görenek: Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı.
Töre: 1. Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, gelenek ve göreneklerin ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların tümü. 2. Bir toplumdaki ahlaksal davranış biçimleri.
Akıl: Bellek.
Bilinç: İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur.
Bulunç: Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç, vicdan.
İstenç: Bir şeyi yapıp yapmama karar verme gücü, irade.
Zeka: İnsanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset.

İnsan / Kişi (şahıs)/ Birey (fert)