Başkası’nın Savaşına Ortak Olmak

Başkası’nın Savaşına Ortak Olmak

“Hop taraleyli leyli leyli pamuk atıyor/
El atına binmiş çalım satıyor”

Konya Türküsü

Temel soru şu: “Suriye Savaşı” kimindir ve kim(ler)in çıkarınadır? Türkiye bu savaşın neresindedir? “İnsani yardım” ile “iktisadi bedel” arasındaki fark nedir? Bedel ödeyen/ ödeyecek olanlar kimlerdir? Vergi veren Türk yurttaşları neyin bedelini ödemektedirler? Savaşa girilirse, ölecek yurttaşlarımızın “can bedeli” neyin karşılığı olacaktır?

1. Tarih, onlarca bin yıldır Ortadoğu’dan yazılmaktadır. Bu nasıl bir coğrafyadır ki, halkları “ıslah” edilmek için bunca peygamber çıkmıştır! Üç dinin kutsal mekânları burada, ebedi savaşları ortadadır. En acısı, aynı peygambere inananların dini gerekçeyle birbirlerini katletmeleridir. Öldürürken Allah’ın adını bağırmaları, dinin değil, bu halkların ayıbıdır. Ulus bilinci gelişmemiş halklarda yalnızca dini/ etnik kimlik öne çıkar, üzerlerinde oynanma kolaylaşır.

2. Ortadoğu hala kaynayan bir kazandır ve dünyanın “gayya kuyusu”dur. Varolan devletler 20. yy.ın başında Londra’da çizilen harita ile oluşturulmuştur. Bugün ABD ve emperyalist güçlerce yeniden düzenlenmektedir. Hepsinde “dış destekli” bir “bahar” estirilmekte, “yeşeren” uluslararası şirket kasaları olmaktadır. Irak’tan Libya’ya, Mısır’dan Suriye’ye kadar tüm geniş coğrafya yine, insan haklarından yoksun, din temelli karanlığa yönelmektedir.

3. Ortadoğu’nun son yüzyıllık tarihi, yukarıda kan ve kargaşa, aşağıda petroldür. Kan halkların, petrol emperyalistlerindir.

4. Bugün petrolün de, petrolden kazanılan paranın da Batı’ya akması içindir, tüm Ortadoğu ülkelerinde çıkarılan iç savaşlar. Sanki insan hakları varmış gibi, ihlallerinden söz ediliyor gerekçe olarak. Ve kullanılan din-mezhep, aşiret-etnik kimliklerdir.

5. Özal destek verdi, Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgesi oluşturuldu. Erdoğan destek veriyor, Suriye’nin kuzeyinde Kürt bölgesi oluşturulacak. Ve elbet tesadüf değil, Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu’dan en büyük göç Mersin’e yapılıyor.

Kerkük – Musul petrollerinin yeni Kürt bölgelerinden Mersin limanına akıtılması planı adım adım işliyor.

6. Altı ay önce Şam’da kardeş “Esat”, şimdi düşman “Esed” olmuştur. “Dışarı”dan lojistik destekli silahlı ayaklanma “mezhep” temelli din kardeşliğine dayandırılmıştır. Yüz bine yaklaşan Suriyeli göçmen için Hatay kamplarındaki harcamalar, vergi veren Türk yurttaşlara yüklenmiştir. Şimdi Türkiye’yi değil, petrolü kontrol eden NATO ülkelerinin çıkarlarını korumak için, kuzeyinde yeni oluşumun başladığı Suriye’yi tehdit amaçlı füzeler yerleştirilmektedir: Petrol Mersin Körfezi’ne güvenli aksın diye!

7. Meclis ne vergilerle yapılan kampları, ne de güvenlik için söylenen füzeleri denetlemekten uzaktır. Savaşa girilirse, ölecek vatan evlatları başkalarının çıkarlarına feda edilecektir. Tıpkı 1952’de Menderes’in Kore’ye gönderdikleri gibi…