BU ERBAŞ, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ADINI AĞZINA ALMASIN!

BU ERBAŞ, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ADINI AĞZINA ALMASIN!

 

BU ERBAŞ, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ADINI AĞZINA ALMASIN!

“Edep ya Hu”

1. Bu Erbaş, 24 Temmuz 2020 günü Ayasofya’da Cuma Hutbesinde, elindeki metnin dışına çıkarak öfke ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, “lanet” okudu!

Akıl ve bilinç sahibi hiç kimse ülkenin banisi Gazi’ye söz söylemez.

Unutulmamalı ki, bu Erbaş’ın Başkanı olduğu Kurum, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eseridir. Bu Erbaş, maaşını bu ülkenin vergi veren yurttaşlarının ödediği bir devlet memurudur, daha fazlası değil.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

2. Yaklaşık beş bin yıldır, “ibadet” ve “hayır kurumu” kuranlar, kurdukları yerlerin ve gelirlerinin talan edilip yağmalanmaması için dilekte bulunurlar. Yağmalanan ve talan edilen bunca vakıf ve hayır kurumları için ses etmeyenlerin, “korunan” bir eser için söz söylemeye hakları yoktur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’le birlikte ülkedeki vakıf ve hayır kurumlarını korumuştur. Uydurulmayan gerçek Tarih orada duruyor.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

3. Fatih Sultan Mehmet vakıf ve hayır kurumlarının talan edilmemesi, korunması için genel bir “Vakfiye” hazırlamış. Ayasofya için özel değil, tüm Vakfiyelerini kapsıyor. Vakfın işlemesi için “korunma koşullarını” açıklıyor. Vakıfların gelirlerinin bozulması, talan edilmesi durumunda gerekeni söylüyor. Hiçbir yerinde, “Ayasofya’nın camilikten çıkarılması” diye bir cümle yok. Camiden çıkarılmasına lanet diye bir cümle yok. Vakfiye senedi orada duruyor.

(Ayasofya ne yağmalandı, ne de talan edildi. Cumhuriyet Hükümetleri Ayasofya’yı hep korumuştur).

Bu Erbaş, adının önünde bir akademik unvan taşıdığına göre, “bilim ahlakı”na uymalıdır. En basitinden doğru olmayanı doğru imiş gibi söylememelidir. Doğru olmayanı söylemek bir Müslümana yakışmaz denir.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

4. Bu Erbaş, Ayasofya’da Cuma Hutbesi okumak için minbere “kılıç” ile çıkmış. 21. yüzyılda, hala “bir ortaçağ fetih anlayışı” yaklaşımını tartışmıyorum bile. İnsanlığın geldiği bunca aşamadan sonra, yapılan davranış, dini ana mesajından uzaklaştırmaktır. Soruyorum: İslam dininin dünya ile var olacağı inancından hareketle, günümüz insanlığına “fetih – kılıç korkusu” salmak mı daha “İslami değerdir”, yoksa Kur’an’da belirtilen “İslam sevgisi ile kucaklamak” mı daha “İslami değerdir”? İslam dini tebliğ edilmeye başlanmadan 74 yıl önce (M.S. 537’de) yapılan bu “Kutsal Bilgelik” mabedinde Cuma hutbesini kin ve öfke yerine, “bilgece” tüm dünyaya “sevgi ve müjde ile” açmak İslam dinine daha çok yakışmaz mıydı? Sorunun cevabını “temiz Müminlere” bırakıyorum. (Ömürlerinde bir tek üretim yapmamış, şeriat haramzadelerini muhatap almıyorum).

Ben sormaya devam ediyorum: Konunun uzmanı tarihçilerin belirttiğine göre, minbere kılıçla çıkmak dinin bir emri değil, orayı fetheden padişahın/ şahın/ kralın/ devlet başkanının yaptığı bir “gelenektir”. O halde bu gelenekte Ayasofya için bu hak iki kişiye aittir: İlki Fatih Sultan Mehmet. İkincisi, Osmanlı artıklarının kaçarak terk ettiği vatan toprağını/ İstanbul’u/ Ayasofya’yı fetheden Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Sorarlar adama: Bu Erbaş’a ne oluyor? Neyin hakkı, neyin emeği? Neyin gösterisi? Neyin kini?

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

5. O Gazi Mustafa Kemal Atatürk ki, 1905’te Harp Akademisi’nden mezun olduktan sonra, 1905’te Suriye’den başlayarak aklı, yüreği, kılıcı ile Osmanlı’nın dört bir yanında cephelerde vatan savunmasında canını ortaya koymuştur! (Selanik, Arnavutluk, Trablusgarp, Balkanlar, Çanakkale, Kafkas, Suriye – Filistin, Sakarya, Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşlarında cephelerde muzaffer komutan olarak savaşmıştır. “Mareşal” unvanını onurla hak etmiştir). Bir insan ömrüne bunca savaş sığdıran, o muzaffer “Gazi Komutan” adı, “inanan temiz müminler” için gündüz güneş, gece bir kutup yıldızıdır, her daim yol gösterir! Kılıç O’nun onurudur! Bu Erbaş’a ne oluyor?

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

6. O Gazi Mustafa Kemal Atatürk ki, ülkenin namuslu evlatları, anası bacısı ile vatanı savunup savaşırken, malum soysuzlar da vatanı satmak için uğraşıyorlardı. Damat Ferit, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi, Sait Molla, İskilipli Atıf Hoca gibileri düşmanla birlik olup düşmanı ülkeye davet ediyorlardı. Milli Mücadele’yi kırmak için din bezirgânlığı yapıyor, canlarıyla vatanı savunan Kuvayı Milliye askerlerimize küfürler ediyor, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarına lanet okuyorlardı. Anadolu’da kimi medrese zevatı da askere gitmeyip gidenleri lanetliyorlardı. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarına, Kurtuluş Savaşı’nı ve Gazi Mustafa Kemal’i destekleyen Ankara Müftüsü Mehmet Rifat Börekçi’ye idam fermanları imzalıyorlardı.

Bunlar ve artıkları hala düşmandır Gazi Mustafa Kemallere…

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

7. Çok sevdikleri Osmanlı’nın padişahı Sultan Vahdettin 30 Ekim 1918’de Mondros Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ni fiilen yıktı. 16 Mart 1920’de savaşmadan İstanbul’u İngilizlere teslim etti. Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği İstanbul düşman çizmeleri ile kirleniyor, camilerde “işgalci düşmanların izni ile ezan okunabiliyordu”.

Ortada bir tercih var: İstanbul’u düşmana teslim edenleri, ezanı düşman iznine bağlayanları mı savunmalı? Yoksa vatanı savunan, bugün ülkemizde ezanın okunmasını sağlayan şehit ve gazilerin onuruna mı sahip çıkılmalı! Bazılarının tercihi belli…

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

8. O Gazi Mustafa Kemal Atatürk ki, “İstanbul’u fetheden komutandır!”

Osmanlı padişahının hiç savunmadan teslim ettiği İstanbul’u, 4 yıl 10 ay 23 gün sonra, 16 Mart 1920’de aklı ve gücü ile fethetti! İstanbul’da yeniden minarelerden “özgürce ezanlar okunmaya başlandı”! Bugün Ayasofya’da yıllardır ezan okunuyorsa, bunu onuru Gazi Mustafa Kemal’e aittir. Aklı ve erdemi olanlar bu büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet duyar.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

9. O Gazi Mustafa Kemal Atatürk ki, vatan savunmasında ömrünün beş yılını aynı yerde geçirmemiş, o cepheden öbür cepheye koşmuştur. İlk Meclis’teki yobazlar soysuzlar, Gazi Mustafa Kemal Kurtuluş Şavaşı’nı kazanmasın diye Meclis’e sokmamak için yasa hazırlama derdindeydiler. Vatan toprağı ateşin ve ihanetin içinde kavrulurken, bu soysuzların derdi bu idi. Ülkeye değil, düşmana ve hain padişaha yamanmışlardı. Bu gün de artıkları var…

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

10. Bu Erbaş, 17 Eylül 2017’de göreve getirildikten sonra İhya Tv’deki konuşmasında, yıllardır fısıldanan bir yalanı söylüyor: “Cumhuriyet kurulduktan sonra 1950’ye kadar Kur’an’ın yasak olduğu” yalanını tekrarlıyor. Oysa 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur ve ülkenin her yerinde, dileyen herkes, o tarihten beri Kur’an’ı öğrenmiştir. Hem de anlayarak öğrenmiştir. Bu en basit gerçeği bile saptırmak, yalanı tekrarlamak, ne bir din görevlisine, ne bilim insanına, ne de vicdanlı müminlere yakışmaz.

(Osmanlı Devleti’nde medresedekiler, bir imtiyaz olarak askere alınmazlardı. Bu yüzden onlar hiçbir cephede olmadılar, savaşmadılar. Bu yüzden gitmedikleri Çanakkale Savaşlarından “evliyalar savaştı” sahtekarlığını ve yalanını uydurdular, bu yalanı hala söylüyorlar. Oysa Çanakkale’de 88.000 şehit, 164.000 yaralı olmak üzere 252.000 vatan evladı kanları ile bu toprakları kutsal yapmıştır. Ve bunların içinde medresedekiler yoktur!

Cumhuriyet ile birlikte medresedekiler de herkes gibi askere alınınca, bu din tüccarları Cumhuriyet’e düşman kesilmişlerdir. Ve hep uydurma şeylerle, yalanlarla Cumhuriyet düşmanlığı yapmaya devam etmişlerdir).

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

11. Soysuzun biri her fırsatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e küfredip, “keşke Yunan galip gelseydi” diye salyalar akıtıyordu. O soysuzun savunduğu Yunan, kadınlarımıza tecavüz eden, köylerimizi kentlerimizi yakan düşmandır. İşte bu Erbaş cübbesiyle, resmi olarak, o soysuzu ziyaret eden, sözlerini onaylayan kişidir.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

12. Bu Erbaş, Amerika Birleşik Devletleri’nin resmi ajanı şeriatçı terörist fetö cemaati projesinin uygulama destekçilerinden, fetö imamı Adil Öksüz’e doktara veren jüri üyelerinden, fetö din adına bunca zulüm/ hırsızlık/ haksızlık/ ihanet ederken seyirci kalan kişidir. Görevinin gereğini yapmayan kişidir.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

13. Ülke cemaatler/ tarikatlar/ şeriatçılar marifetiyle siyasal kimliklere bölünüyor. Hak yiyenler haram yemeye devam ediyorlar. İslam dini, bunların elinde başka bir yere götürülüyor. İslam dini Peygamber Hz. Muhammed’in tebliğinde belirtilen hak – hukuk – adalete dayalı bir ahlaktan ve temiz inançtan koparılıp, siyasal yapıya geçmiş durumda. Görevi gereği bunlarla uğraşması gereken bu Erbaş, onlara sessiz, ama Gazi ile sorunu var.a

Bu Erbaş ve başında bulunduğu Kurumun, adları sıralı cemaat yurtlarında yaşanan cinsel utanç rezilliklerine tepki verdiğini kamuoyu hiç duymadı. Kadınların katledilmesine, doğa katliamlarına, hayvanlara işkencelere anlamlı karşı duruşları olmadı. Oysa O Gazi Mustafa Kemal bu rezilliklere hiç izin vermedi.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

SONUÇ: Bu Erbaş, Başkanı olduğu Kurum aracılığıyla, Cumhuriyet’in kilometre taşları olan tüm önemli günde, bilinçli olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamaktadır! (Ne Çanakkale Zaferinde, ne Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı 19 Mayıs’ta, ne TBMM’nin açılış gününde, ne Büyük Zafer’in yıl dönümü 30 Ağustoslarda, ne Kurtuluş Savaşı’nın zaferle taçlandığı 9 Eylüllerde, ne de devletimizin banisi Büyük Önder’in sonsuzluğa yürüdüğü 10 Kasımlarda…). Anmasın! O Büyük Önder’in buna ihtiyacı yok! Ama bu ülkenin yurtsever ve “inanmış temiz müminlerinin” O Büyük Önder’in manevi mirasına ve özgür ibadet edebilme şükranlığına ihtiyacı var.

Bu Erbaş’ın baştan beri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le, Cumhuriyet değerleriyle, 1950’ye kadar Cumhuriyet dönemiyle hesaplaşma sorunu var görünüyor.

Bu Erbaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını ağzına almasın!

Dr. Öğr. Üyesi (E) Mustafa ŞANLI

29.07.2020