Doksan Yıl Sonra “Halâ” 30 Ağustos!

Doksan Yıl Sonra “Halâ” 30 Ağustos!

“…/ Vatansız kuşlara benzer ötüşün”
Yuvamıza şahan indi yetişin
Ben korkmam ölümden er geç yolumdur
Ele düğün bayram bize zulümdür/…”

Afyon Türküsü

Temel soru şu: “30 Ağustos” neyin simgesidir, neyi anlatır? Bugün anılardaki bir “Bayram” mıdır, yoksa hala ulusal ve evrensel bir değer midir?

1. Sömürü tarihi, uygarlıkların tarihi ile başlar. Sömürü, güçlü ve gelişmiş uygarlığa sahip toplumların, başka coğrafyalardaki iktisadi kaynakları çıkarları için kullanmalarıdır. Bunun için bir devleti yöneten güçler, başla ülkelerin yöneticilerini/ politikalarını/ emeğini ve kaynaklarını “kontrol” eder. Sömürü, kontrolün gücü oranında artar.

2. Çağlar boyunca kontrolün niteliği gelişmiş ve çeşitlenmiştir: 15. yy.a kadar barbar saldırılarla talan anlayışı baskınken, sonraki dönemlerde ticarete dayalı üstünlük öne çıkmıştır. Ama tüm zamanlarda sömürmek için iki unsur ve bir yöntem hiç değişmemiştir: Aidiyete dayalı “din” ve “etnik kimlik” saldırmanın gerekçesi olmuş, diplomasinin çözemediği durumlarda sivil/resmi “silahlı güç” yöntem olarak kalmıştır. Asıl acıtan, saldıranlar/ ölenler/ hizmet edenler sömürüden yararlanamayanlardır.

3. 20. yy. kapitalizmi, sömürünün niteliğini yeniden değiştirmiş, din ve etnik kimliği, “demokrasi” ve “insan hakları” kılıfı ile kullanmaya başlamıştır. Oligarşik sermaye uluslararası nitelik kazanıp vatansızlaştıkça, sömürünün boyutu/ niteliği/ “coğrafi alanı” genişlemiştir. “Yeni coğrafi adlar” yaratılmış, sömürülecek toplumlar üzerinde siyasi/ dini/ kültürel oyunlar uygulanmıştır/uygulanmaktadır. Ülkeleri kimlerin/ nasıl yöneteceği bile belirlenir olmuş, işbirlikçiler hazırlanmıştır.
Bilinir ki, işbirlikçiler olmazsa sömürü gerçekleşemez!

4. Tarihin “gayya kuyusu” Ortadoğu’da etnik kimlikler/ dinler/ mezhepler/ tarikatlar kullanılmaktadır. Bugün, Irak’ın kuzeyinde “Kuzey Irak” tamamlanmış, Suriye’nin kuzeyinde “Kuzey Suriye” oluşturulmaktadır. Terör örgütüne askeri ve lojistik destek sağlayan emperyalist güçler, Irak petrollerini Mersin limanına akıtmak için İskenderun Körfezini güvenli duruma getirme yolunda politik güçlerini ve oyunlarını gerçekleştirmektedirler.
Tüm bu oyunlar gözlerimizin önünde sergilenmekte, ülke yönetenler destek vermekte, parlamenterlerimizin giremediği vatan toprakları yaratılmaktadır.

Tarihten ders almayan, “bilmek” kaygısı taşımayan, bağımsızlık ve aydınlanma bilincinden yoksun olanlar, kişisel hırslarla ülkelerini sömürü batağına sürüklerler. Bilmelidirler ki, hiçbir coğrafyada din birleştirici olmamıştır. Etnik kimliklere takılıp kalmak aydınlanmacı insanlık bilincine katkı sağlamamış, olsa olsa sömürülmeye yardım etmiştir.

5. Bu bilinçle bakıldığında “30 Ağustos Zaferi” emperyalist güçlere tokat, tarihe bir derstir! Avrupa ve Ortadoğu’da tarihin akışını değiştirmiştir. Etnik oyunlara/ emperyalistleri öven din bezirganları İskilipli Atıf Hocalara izin verilmemiş, ulus bilincini yaratacak birliktelikle “Zafer’e yürünmüştür”. “30 Ağustos Zaferi”, çağdaş insanlık uygarlığına giden yolda Batı emperyalizmine başkaldırıdır! Emperyalizme karşı verilen savaşta ilk bağımsız devletin kuruluş zaferidir!

Zafere katılanlar, parlayan ışığımızdır!