Kadına Şiddet

Kadına Şiddet

“Yiğit gölgesinde de yiğit saklanır/
Kötülerin gölgesi olmaz dal olmaz”
Halk Türküsü

Temel soru şu : Bir toplumun gelişmişliği yalnızca “ulusal gelir”le ölçülebilir mi? Ulusal geliri üreten güçlerin yapısı/ nitelikleri de refahın ölçüsü değil midir? Bireylerin yaşam biçimi ve dünyaya bakışları, toplumu göstermez mi? Kadın bu toplumsal yaşamın neresinde ve nasıl algılanıyor? “Kadına dönük şiddet“in gerisinde ne var ve neden artış gösteriyor?

1. Bugünün ileri birçok Avrupa ülkesinden onlarca yıl önce, Cumhuriyet Aydınlanması 5 Aralık 1934’te, “kadına seçme ve seçilme hakkı” verirken, kadının iş ve toplum yaşamında ortak olmasını amaçlayan, eğitimde cinsiyet ayrımını ortadan kaldıran bir devrim gerçekleştirmiştir. 10 Aralık İnsan Hakları Günü amaçlarından biri de kadının toplumsal eşitliğini sağlamaya dönüktür.

2. Türkiye ulusal gelir büyüklüğü sıralamasında dünyanın ilk 20 ülkesi arasında yer alırken, bu geliri üretenler açısından bu denli parlak değildir. BM Kalkınma Programı 2011 Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 146 ülkede Türkiye 77. sıradadır. Orta ya da lise mezunu oranı erkeklerde yüze 46,7 iken, kadınlarda 27,1’dir. İş gücü piyasasına katılım erkeklerde yüzde 69,6 iken kadınlarda yüzde 24’tür. Kadın toplumsal yaşamın gerisine itilmektedir. Bir Çalışma Bakanı arkan işsizliği, kadının iş talebine bağlamıştır (Evde otursa işsizlik azalacak!).

3. Gelir dağılımı eşitsizliği yoksulluğu artırmakta, bunların yarattığı toplumsal sorunlar kadına şiddet olarak yansımaktadır. Yaklaşık 4 milyon işsizin olduğu bir ekonomide, düzenli geliri olmayan erkeklerin “şiddet“le beslenmesi normal karşılanmaktadır. Kadını mülk gören dinsel ve geleneksel anlayış, dayağı da hak bellemektedir. Erkek egemen toplumda kadına şiddet de şaşılarak devam etmektedir.

4. Bugün 15 yaş altı “çocuk-gelin“lerin sayısı ülkemiz açısından yüz kızartacak düzeydedir. “Dini nikah” düzmecesine sığınan, töreleri gerekçe gösteren kişiler kız çocuklarına zulmetmektedir. Yasal yetkililer kadını korumasız bırakmakta sakınca görmemektedirler. Dahası, yüzleri kızarmayan bu kişilerin bakışından insan hakları ve hukuksuzluk meşruiyet kazanmaktadır: 13 yaşında çocuklara tecavüz affedilmekte, kadına karakol dayakları kamuoyu duyuncaya kadar gizlenmekte, dayakçılar korunmaktadır.

5. Aslında tüm bu gelişmeler, toplumda bir travmayı da beslemektedir: İnsanlık gelişirken, Türkiye muhafazakarlaşmaktadır! Gelişen politik ve toplumsal olaylar halkın kimi konularda ilgisizleşmesini, sığ gündemlerle oyalanmasını sağlamaktadır. Egemen sermaye yapısı ile esnafı ile toplum muhafazakar partileri doğurup desteklemekte, bu partiler de toplumu şekillendirmektedir. Söz konusu anlayışta kadına şiddeti kınama, sözde kalmaktadır.
Ancak aydınlık bir bakış kadını, çağdaş yerine oturtabilir: Cumhuriyet Aydınlanması da budur!