Olmayanla Yönetmek

Olmayanla Yönetmek

Oturduğu ahır sekisi
Çağırdığı Isdanbul türküsü”
Meryem Babaannem

Temel soru şu: Ülkeyi yönetenler gerçekten Türkiye’de insan haklarına dayalı/ laik hukuk sistemi temelli, çağdaş bir toplumsal yapıyı mı hedeflemektedirler? Yoksa işlem başka, söylem başka mıdır? Toplum gerçekte olmayan bir hayale nasıl yönlendirilip, yönetilir? Yurttaşların sorgulayıcı aklı ve bilinci nerededir?

1. Tarih bize göstermiştir ki toplumların gelişiminde diyalektik yasalara uygun olarak kırılmalar yaşanmaktadır. Her ülke, iç ve dış koşulların etkisinde ve/veya dönemsel “çıkar-kâr” ilişkileri doğrultusunda ilerler ya da geriler. İlerleme için tek ölçüt ulusal gelir büyüklüğü değil, toplumdaki bireylerin “hak ve hukuku korunmuş, özgüvenli” ortalama yaşam standardı ile yönetimde “keyfilik”ten uzak ve şeffaf işleyiştir.

2. Bugün Türkiye’de temel sorun, yönetme erkini elinde tutanların en çok kullandıkları “demokrasi” söylemini, yalnızca kendileri gibi düşünme çizgisi olarak topluma dayatmalarıdır.

3. Dış çevrelerin (özellikle AB, içine almadığı komşu Türkiye modeli) çıkarları içerideki bazı çıkar odakları ile birleşince, Türkiye’de demokrasiye gerek kalmamaktadır. Din referanslı grupların çıkarları, farklılıklara tahammül edememekte, vicdan ve adalet duygusu örselenmektedir.

4. Hukukun değiştirilmesi marifetiyle, çağdaş insan hakları ve çoğulcu demokrasi ihlalleri gerçekleştirilmektedir. Adalet inancı zedelenmiştir. Genişletici olacağı söylemiyle yapılan düzenlemeler toplumsal tepkileri etkisizleştirilmekte, yazık ki bilinen bir “grubun” işine yaramaktadır.
Uzun bir süredir altyapısı hazırlanan düzenlemelerle toplum itirazsız bir diktaya doğru yönlendirilmektedir. Uzlaşma kültürü, “bizim önerimizi kabul edin” dayatması biçimindedir. Konu “başkanlık” isteyenlerin “anayasa” çalışmasında şekillenmektedir. Denetlenemez ve kontrol edilemez bir “tek adam başkanlığı” yaşama geçirilme çabası vardır. Yargıda “kontrol edilebilir” “tek çatı” istenmekte, farklı düşünceler bastırılmaktadır. Kamu adına denetleme görevi yapan Sayıştay Raporu 2012 Bütçesi için TBMM’ne ilk kez gönderilmemiştir.

5. Toplum sürekli ve sistematik olarak “öteki”leştirilmekte, ayrıştıran bir anlayış uygulanmaktadır. İdari ve yönetsel kademeler “bizden” anlayışı ile doldurulmaktadır. Okullarda sorgulayan eğitim yerine, “dindar gençlik” projesi temel alınmaktadır. “4+4+4 öğretim” gerekli tartışmalar yapılmadan dayatılmıştır, birçok aile mağdur ya da tehdit edilerek.

6. Kitaplar sansür edilmekte, sosyal yaşam denetlenmektedir.

7. Düşünce ve ifade özgürlüğü hiçbir çağdaş ülkede görülmeyecek kadar ayak altındadır. Her tür toplumsal hak talepleri ve tepki orantısız biçimde bastırılmaktadır.

8. Bugün ordusu itibarsızlaştırılmış/ üniversiteleri suskun/ meslek odaları ve sivil örgütleri baskıda/ tek sese yatkın basını olan bir Türkiye vardır ve 21. yy.da olması gereken demokrasiden uzak bir yönetim anlayışı egemendir.

9. Acı olan tüm bu gelişmelere “seyirci” kalan, daha ağırı “onaylayan” toplumda etkili akademisyen/ basın mensubu/ vb. zevatın tutumudur.