Yaşam ve Beklenti : Politik İktisadın Sonuçları

Yaşam ve Beklenti : Politik İktisadın Sonuçları

“… /Beklerim mektubum gelsin sıladan/
…/ Yine ben sarayım yaralarımı/…”
Halk Türküs

Temel soru şu: Her iktisadi ve sosyal çözüm bir toplumsal sınıfın lehine mi gelişir? Ya da bir çözüm “herkes için iyi” olabilir mi?

1. Kapitalist sistemin işleyişi, iktisadi liberalizm felsefesine dayalı olarak piyasaların tam temizlenmesine dayanır. Diğer deyişle emek / mal / para ve sermaye piyasalarında ücretler ve fiyatlar arz ve talep yoğunluğuna göre değişeceğinden, piyasalarda arz ya da talep “fazlası” olamaz. Varsayılan bu öngörü sonucu piyasalar, toplumun tüm sınıfları için “mutlu” çözümler üretir. Üretenler de (sanayici, işçi, köylü, esnaf, tüccar, vb.), tüketenler de piyasaların bu “serbest”liğinden yararlanır ve kendi çıkarını ençoklayacak biçimde davranır. Böylece kapitalist sistemde serbest piyasa ekonomisi işleyişinde “herkes” “mutlu refah” sürdürebilir.

2. Oysa iktisadi liberalizmin felsefesine göre, varsayılan (adeta iman edilen) piyasaların bu işleyişi hiç gerçekleşmemiştir! Serbest piyasa mantığı herkes için mutlu son yaratmaz! Sistemin doğası “eşitsizlik” üzerinedir. Zaten iktisat biliminin kendisi de, analizi de politiktir, aslolan “politik iktisat”tır.

3. Konu bir örnekle açıklanırsa, varsayalım ki, sizin çok sevdiğiniz et/tavuk/sebze yemeklerini yapan bir lokanta var. Vitrinden bütün o güzel yemekler iştah açıcı görünüyor. İstenen, o yemeği yiyip mutlu olmaktır. Ama yemeği yiyip refahta olmak konumunda herkes aynı değildir! Gerçek yaşamda siz “beş farklı durum”dan “biri”nde olabilirsiniz:
i) Siz “beş parasız” ve evsiz bir sokak insanı olursunuz: Çöplerden karnınızı doyuruyorsunuz. Sizin için eğer tabaklarda yenilmemiş yemek atıkları varsa, eğer artıklar karşıdaki çöp kutusuna atılıyorsa, eğer sokak köpek ve kedilerinden önce çöp kutusuna geliyorsanız, çöpten karnınızı doyurabilirsiniz. Ne “umudunuz”, ne de “beklentiniz” var. Size ne borsadan, döviz kurundan!
ii) Siz “yemek yiyecek parası olan” bir insan olursunuz: Lokantaya yakın bir yerdesiniz. Birazdan lokantaya gireceksiniz, sipariş vereceksiniz, bekleyeceksiniz, yemeğiniz gelecek ve yiyeceksiniz. Uzak umudunuz var. (Ama çıkan bir kavga, bir sokak kargaşası, size gelince yemeğin bitme olasılığı var, umudunuz gerçekleşmeyebilir)! Siz gelecekte yiyebilmek için şimdiden her şeyin umut ettiğiniz gibi olmasını “dilersiniz”.
iii) Siz “yemek için kapıdan giren” bir insan olursunuz: Umuyorsunuz ki birazdan yemeğiniz gelecek ve yiyeceksiniz. Yakın umudunuz var. (Ama anılan nedenlerle yemek yiyememe olasılığınız var, umudunuz gerçekleşmeyebilir)! Siz lokantanın içinin sizin çıkarınıza uygun olmasını “dilersiniz”. Dışarısı sizi ilgilendirmez.
iv) Siz “masada yemek bekleyen” bir insan olursunuz: Umudunuz “beklenti”ye dönüşmüştür. Birazdan “siz yiyeceksiniz!” İştahla bekliyorsunuz!
v) Siz “masada yemek yiyen” bir insan olursunuz: Karnınız tok, sırtınız pek. İşte tüm evren sizin! Güç de sizin, iktidar da! Keyfinizi kaçıracak hiçbir şeye izin vermezsiniz. Çünkü sistemin “beslediği” sizsiniz!

Şimdi durun ve düşünün: Kapitalist sistem birilerini “besler”, birilerine “beklenti” verir, birilerine de “umut” vaat eder.